Gösterişsiz Evliyâ’nın Zorlu Yolculuğu

0
32

Zorluklarla Başlayan Yolculuk

Ayaya Dağları ve Balıklava yakınlarındaki Sulyar Dağları’nın kaybolmasıyla birlikte, Sinop ve Amasra dağlarının da izlerini kaybettik. Gemiyle yolculuk yaparken, denizin ortasında, rüzgârın bazen yardımcı olduğu bazen ise engel olduğu bir durumda kalmıştık. Hedefimiz belli değildi ve gideceğimiz yönü belirlemek neredeyse imkansızdı. İşte tam da bu sırada denizin enginliğinde kaybolmuş gibiydik. O kadar büyük bir çıkmazdaydık ki, denizde güneş doğuyor ve batıyordu; ama bizim hangi yöne gittiğimiz konusunda hiçbir fikir yoktu private tours istanbul.

Rüzgarın Ve Fırtınanın Zorluğu

Denizde kaybolmuşken, bir anda gökyüzünde kara bulutlar belirmeye başladı. Fırtına yaklaşırken, hortumlar, gök gürültüsü ve şimşekli sağanaklar görünmeye başladı. Gemicilerin yüzleri bembeyaz oldu ve ellerini ovuşturarak korku içinde birbirlerine bakmaya başladılar. Korku tüm gemiyi sardı. O sırada, geminin kıç tarafında pusula ve kıble göstericilerini kontrol eden gemiciler, bir çözüm aramaya başladılar. Herkes can pazarı yaparken, Dede Dayı adlı yaşlı bir gemici seslendi:

Dede Dayı’nın Sözleri ve Umut

Dede Dayı, gemicilere cesaret vererek, “Ne korkuya düşersiniz? Hudâ Kerim’dir. Şu anda karşılaştığımız bu fırtına geçici, hiç endişelenmeyin!” dedi. Bu sözler, gemicilere biraz moral verdi. Hemen gemiciler birleşerek, alaburta iplerini indirip direği aşağıya indirdiler. Ancak denizin dalgaları hiç düşmedi, aksine daha da şiddetlendi. Gemiye zarar vermemek için büyük yapağı çuvalları, papır hasırları, balık turşusu fıçıları ve kereste gibi eşyaları denize attılar.

Esirler ve Gemi Hafifliği

Geminin üst kısmındaki iki yüzden fazla küçük ve büyük esir, geminin altına indirildi. Anbarın kapağı kapatıldı ve bu sayede gemi biraz daha hafifledi. Ancak denizin dalgaları yine de durmadı. Aksine, göklere kadar yükselerek şiddetini artırmaya devam etti. Zorlu deniz şartlarında, gemiciler, “Kalırsa hicr ile girdâb-ı gamda zevrak-ı dil / Ne çâre rıeyleyeyim rüzgâr elimde değil” sözlerinde olduğu gibi, rüzgarın etkisiyle çaresiz kaldılar Azak Kalesi’nin İnşası ve Osmanlı’ya Elde Edilen Zaferler.

Fırtınanın Şiddeti

Bütün bu zorluklar, Safer ayının 4. günü (26. Mayıs 1640) bize çok ağır bir şekilde darbeler vurdu. Üç gün boyunca süren şimşek, hortum, fırtına, yağmur, kar ve boran yüzünden gemicilerin güçleri tükenmişti. Artık geminin köşelerine sığınan her bir gemici, adeta define bulmuş gibi kayboldu. Herkes geminin bir köşesine sığınarak, kurtuluş için bekliyordu. O an, denizin öfkesine karşı yapabileceğimiz tek şey dua etmekti.

Bu zor yolculuk, insanın karşısına çıkabilecek en büyük engelleri ve zorlukları gözler önüne serdi. Gösterişsiz bir şekilde yaşanan bu olay, her türlü zorluğa karşı sabırlı olmayı ve duanın gücüne inanmayı öğretti. Hudâ’nın hikmeti her şeyin bir zamanla geçeceğini gösterdi. Sonunda, yaşadığımız bu korkunç fırtına ve deniz yolculuğu, bize hayatın belirsizliklerini ve sabrın önemini hatırlattı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz