Can veren suyla canını almak

0
54

Atlas Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek “En son 1260’taki Moğol istilası sırasında yakıp yıkılan kentti Hasankeyf, Osmanlılar zamanında da ticari bir kavşaktı, ama bir daha o eski ihtişamına kavuşamadı. Son darbeyi indirmek bize kaldı. Romanın olmuş, Bizanslıların olmuştu. Sonra Artuklu, Eyyübi ve Akkoyunlu sahip çıkmış, yaşatmış ve yüceltmişti. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti, Hasankeyf i bitirecek mi? Türkiye Cumhuriyeti kendi tarihini, kültürel tarihini, doğa tarihini geriye doğru silerek mi yazıyor?” diye soruyor yılda 3.8 milyar kilovatsaat enerji üretecek Ilısu Barajı ve onun suları altında kalacak antik kent Hasankeyf için. Şimdilik sular altında kalma tehlikesini atlatmış görünen Hasankeyf, daha fazla duyarlılığı hak ediyor. Baraj ne zaman yeniden gündeme gelir bilinmez ama, insanlığın ortak mirasına sahip çıkmak hepimiz için insanlık borcu.

Gizemin ve hoşgörünün kenti Mardin

Tarihin tanığı, uygarlıkların beşiği, zamanla insan arasındaki aşılmaz savaşta insanın önünde zırhını kuşanmış, dimdik ayakta duran gizemli bir kent, Mardin… Sahip olduğu kültürel değerleri ve günümüze kadar taşman yüreklerdeki engin sevgi ve hoşgörünün doruk noktaya ulaştığı, farklı kültürleri ve dinleri içinde harmanlayıp yoğurmuş açık hava müzesi görünümüyle dünyada Venedik ve Kudüs’le birlikte sayılı kentinden biri olan efsane kent. Açık hava müzesi görünümüyle UNESCO’nun dünya kültür mirası içine almayı planladığı, türkülerin yakıldığı, şiir ve efsanelerin söylendiği, sokaklarında özgün reyhani müziğinin çalınıp oynandığı taşın ve inancın şehri… Kale kent görünümüyle, kiremitsiz çatılarıyla, kesme taş işçiliğinin en güzel örnekleriyle, yüzü Mezopotamya’ya bakan, araç girmeyen gizemli tünellerden oluşan ve sonu görünmeyen daracık kademeli sokaklarıyla geçmişe yolculuktur Mardin istanbul custom tours.

Kendi tarihiyle barışık olmak

Kendi tarihiyle barışık olmak, onu yok etmemekten, tahrip etmemekten ibaret olmasa gerek. Onu görmenin ve göstermenin bir insanlık borcu olduğu kadar, sorunların çözümü olduğunu da anlamak gerekiyor. İnsanlık tarihini bünyesinde toplayan bu kentlere sahip çıkmak için yine insanların bir arada olmasından başka yol yok. Bu bilinçle hareket eden insanlar belki de özlenen dünyanın da kapsını açacak, devraldığı mirası daha da zenginleştirerek başka kuşaklara aktaracak. Diyarbakır’ı, Mardin’i, Hasankeyfi, Midyat’ı ve daha nice kentiyle bir açıkhava müzesine sahip olmak kaç ulusa nasip olmuştur ki? Öyleyse bize düşen Zamanın kaybolduğu insanlığın aynası sokaklar, bu zenginlikleri küresel dünyanın oyunlarla dolu dehlizlerine kurban vermeden insanlık adına insanlığa sunmaktır. Çok büyük bir turizm potansiyeline sahip olan bölge, bu alana yapılacak yatırımlarla bölge insanının da makus talihini yenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Son dönemde turizmde büyük bir atılıma giren bu kentlerin daha fazla kaynağa, daha fazla yatırıma ihtiyacı olduğu görülmektedir. Yok ederek değil, yeni değerler var ederek bölge gelişecektir,. Bize düşen ise, buralara giderek tarihe tanıklık etmek; bu değerleri yaşamak, onları anlamak ve anlatmak için…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz